Wednesday, January 24, 2007

Yarim kalan devrim

Bir suredir Alman devrimi uzerine okuyorum. Komik sey aslinda Almanlardan bir devrim beklemek. Oylesine disiplinli oylesine organize oylesine dakik oylesine kurallarina bagli bir toplumdan devrim beklemek olacak sey degil. Cunku devrimler olaganustu sartlarda olaganustu bir duzensizlikle meydana gelir ki duzensizlik bir Almanin en cok nefret ettigi olgulardan biridir. Zaten Alman devrimi de belki de Almanlarin bu disiplin, duzen, intizamperverliklerinin bir neticesi olarak yarim kaldi. Mevzuya 1914 den baslamak gerekir belki de. Her ne kadar devrim 1918 Kasiminda vuku bulmus olsa da. Alman devrimini yapan degil de ustlenen, ustlenmek zorunda kalan parti diyebilecegimiz ve 1912 secimlerinden en buyuk parti olarak cikmayi nihayet becermis olan ama nedense hukumete sokulmayan (cunku kabineyi ve basbakani atama yetkisi Kaiserde idi ve de Sosyal demokratlardan “fareler” diye bahsederdi) Sosyal Demokrat Parti (bundan sonra SPD olarak anilacak) 1914 de buyuk savasa basladiginda tarihin ikinci en buyuk krizi ile karsi karsiya kaldi. Daha onceki krizi Revizyonistlerle ile Marxist dogmatikler arasinda cereyan etmisti. (bilin bakalim Dogmatiklerin Turkiye muadili kimlerdir?)
O ilk krizin sebebi ise SPD devrimci bir parti midir yoksa evrimci bir parti midir? lafazanligi idi. Partinin kuruculari Alman endustri devrimini yasamis en buyuk acilari, baskilari, hapisleri gormus adamlardi ve retoriklerinde "gun gelecek devrim olacak ulan aristokratlar, ulan burjuvalar mezarinizi kazmaya baslayin." laflari girla gidiyordu. Halbuki Almanya endustri devriminin ileriki sureclerinde inanilmaz bir servete kavusmus eskiden yirtik pirtik kiyafetlerle dolasan (Lumpen Proletariat ismini bunlardan alir) Alman iscisi refahtan pay kapmaya adam gibi mintan fistan giymeye baslamisti. E tabii bu durumda Marx’in ongorusu olan kapitalismin ileri sureclerinde iscilerin zincirlerinden baska kaybedecek bir seyi olmayacak ongorusu de bosa cikmis oluyordu. SPD'ye uye olan sendikalar ve isci topluluklari ise “ulan cebimiz para gordu uc kurus. Ne devrimi ne guzel tikirinda gidiyor islerimiz” demeye ve partiye Marxist devrimci retorikleri programindan cikarmasi icin baski yapmaya basladilar.
Partinin kurucusu ve neredeyse herseyi olan AUGUST BEBEL denen ben-i adem, ki basit bir isciydi, (Dusunun Turkiyenin so-called Sosyal Demokrat Partisi olan CHP nin basinda bir isci var? Gel de inan. :)) mucadele gunlerinden gelen "Yarin sabah devrim olacak" hayali ile yatip kalktigi icin en azindan eski gunlerin hatirina Marxist devrimci retorikleri parti programindan cikarmaya pek de hevesli degildi amma velakin SPD oylesine buyumus oylesine zenginlesmisti ki partinin onlarca gazetesi onlarca sendikasi onlarca genclik, kadin, spor, sosyal kulupleri kurulmustu. Parti devlet icinde devlet gibiydi masallah. Yaklasik 4.5 milyon uyesi ile degil avrupanin dunyanin en organize isci partisi idi. Isler bu kadar tikirinda giderken bu devrim lafida nerden cikmisti yahu? Revisyonistler aldi sazi eline ve “devrimci partiyiz” uydurmasinin parti programindan cikarilmasini istemeye basladilar.(Tipki bizim CHP gibi. Ilericiyiz ayagina geriye yatar ya inekler) Bu revizyonist akimin basini Eduard Bernstein namdar bir Yahudi cekmekteydi. Kendisi eskiden SPD nin en namli gazetesi WORWATS'in editoru, bayagi meshur bir politik aktivist idi. Tabii ki onun bu “devrimci parti lafini cikaralim programdan” muhabbeti buyuk tepki ile karsilandi. Halbuki artik gercekten devrimci parti degillerdi ve legal sinirlari zorlamayan bir parti olmak istemekteydiler.
SPD 1890 yilina kadar illegal idi.SPD uyeleri bagimsiz olarak secime girebiliyorlardi. Ama bayagi azgin bir anti sosyalist olan Bismarck'in iktidardan dusmesi ile yeni iktidar herkese mavi boncuk dagitmak isteyen 2. Wilheml onderliginde, SPD'yi legal parti olarak kabul etti ve onlara yasalar dahilinde politik mucadele hakki tanidi. Ve SPD secimlere girmeye mali goturmeye basladikca devrim lafi daha bir az siklikta terennum edilir oldu. Hal boyle iken Bernstein’in “ne gerek var bu ikiyuzluluge” demesi parti icinde calkalanmalara vesile oldu ve Bernstein ve taifesi partiden sepetlendiler. Revisyonistlerin yenilgiye ugratilmasi SPD de sorunlarin bittigi anlamina gelmiyordu. Parti icinde hala guclu bir Sosyalist Devrim taraftari grub vardi. Bebel muteveffa olmus yerine Eski bir semer ustasi olan Friedrich Ebert ve hemen her parti ici oylamada yenilgiye ugramis olan Hugo Haase adinda bir yahudi entellektuel in ortak liderligi almisti. Friedrich ne buyuk bir hatip ne de buyuk bir entellektuel idi sadece cok yetenekli bir yonetici ve organizatordu. Bebel den cok da farkli dusunmemekteydi. SPD legal bir parti idi ve bu sinirlari zorlamamaliydi. Asil gaye devrim degil parlamenter bir rejim olmaliydi. Ebert parti lideri olarak parti uyelerinden ve REICHSTAG daki SPD vekillerinden sadece parti disiplinine uymalarini istemekteydi. Bebel devrim lafina gicik oldugu gibi devrimcilerden de tiksinirdi. Kendisine bir Alman devrimcisi demekten ziyade Alman yurtseveri demek daha dogru olurdu. (gerci benim hoca milliyetci der kendisine ama ben inatla patriot demeyi tercih ediyorum.)
Bu donemde SPD tarihinin ikinci buyuk krizi ile karsi karsiya kaldi. Birinci Dunya Savasi kopmus ve Alman hukumeti savas butcesinin onaylanmasi icin meclise bir tasari gondermisti. SPD parlamentodaki en buyuk parti idi ve SPD vekilleri arasinda bu hukumet tasarisina nasil bir cevap vereceklerini kara kara dusunmekteydiler. SPD li vekillerinin dusuncesine gore bu savas emperyalist bir savas idi ama Almanya saldiri altindaydi onlara gore ve butceyi onaylamk bir vatan borcu idi. Gerci SPD li vekillerin 16 si (ki aralarinda partinin diger lideri Hugo Haase de vardi) bu butcenin onaylanmasina sirasinda Kabul oyu vermekle beraber muhalefet serh koymuslardi. Bu parti disiplinineden bir sapma idi ve Ebert kuplere binmisti fakat Almanyanin karsi karsiya kaldigi su kriz esnasinda bir de parti krizi cikarmanin yeri olmadigini dusunmustu belki de ki bu muhalefet serhi koyanlarla simdilik bir disiplin mucadesine girmemisti. Bu arada savas butcesini onaylayanlar arasinda Karl Liebknecth de vardi (Kendileri partinin kurucusu William Liebknecht in veledi olurlar) Almanlar savasin kisa surecegini dusumusler ve hazirliklarini yillar oncesinden ona gore yapmislardi. Ama savas uzadikca kaynaklari dusmanlari Ingiltere Fransa ve Rusyaya oranla daha az olan Almanya her yonden yipranmaya baslamisti. Yiyecek yetrsizldi ham madde yoklugu had safhadaydi. Halk resmen surunuyordu. Savasin kazanilamayacagina dair endiseler her ne kadar savasi yurutrenler aksini iddia etse de, artmaya baslamisti. Bu hangamnede 1916 yili sonlarinda SPD liderligi inatla her seferinde onlerine sunulan hukmetin hazirladigi savas butcesini elelri titremeden imzaladigi halde parti ici muhalefet de SPD nin bu jkatisiksiz savas taraftarligina karsi sesini cikarmaya basladi. 1917 Martinda ise kendilerine bagimsiz sosyal democrat diyen bir grup (bundan sonra USPD denecek) SPD nin savas yanlisi tutumunu protesto ederek partiden istifa etti ve USPD yi kurdu. Partyinin kuruculari 1914 deki ilk savas butcesine muhalefet serhi koyanlardi ve partyidne istifa edebler arasinda Hugo Haase de vardi. Ve USPD ile birlikte SPDye bagli hatiri sayilir miktardakli sosyal kulupleri ve gazeteleride partidne ayrilmis USPD bunyesine katilmisti. USPD nin SPD den ayrilan en onemli yani savasa derhal son verilmesini talep etmeleri idi ve bu ugurda mucadeleye baslamislardi. Tabi ki kendilerine vatan haini muamelesini sadece koyu tutucu krallik taraftarlari degil eski yoldaslari olan SPD lilerde yapacakti.
Baslik Yarim Kalan Devrim di. Bu yazi da yarim kaldi.